15 Ocak 2009 Perşembe

"Yemekteyiz" yarışması!

Sevgili dostlarım, TV kanallarından birisinde kısa bir süredir "Yemekteyiz" adlı bir yarışma programı yayınlanıyor. Ben, otel yönetimi görevim öncesi F&B ve FO departmanları yönetiminde bulunmuş, genel mutfak eğitimi almış, okullu bir meslek adamı olarak, bu yarışma konusunda bilgi edinmek amacıyla 3 - 4 programı izledim.



Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle bir programa ihtiyaç duyulduğu kesin. Prim yaptığı da fark ediliyor. Ancak; "reyting olsun, kese dolsun" amacını güttüğü için, izleyiciler için öğretici ve eğitici olmaktan çok, yarışmacıların, birbirlerini karalayıcı, halkımızı yemek sanatı ve adabı konularında yanlış bilgilendirici bir dedikodu programının ötesine çıkamadığını üzülerek gözlemledim.

Böyle bir programdan amaç, tabii ki, reyting, reklam ve paradır. Buna hiç itirazım yok. Hepimizin çalışmalarında ana amacımız; yaptığımız işte başarı kazanıp, paraya ulaşmaktır. Ancak; "reyting olsun, kese dolsun" politikaları bizi bu güne kadar, her konuda dejenere edip, kaliteden ve manevi değerlerimizden uzaklaştırmadı mı?

Aslında, program içeriği farklı kriterler ile daha iyi hazırlanıp, yönetilse idi, halkımız için çok güzel bir eğitim ve öğretim programı olabilirdi.

Bana göre, halkımızın en zayıf ve ilkel kalmış yönlerinden birisi, aileler içinde, okullarda, iş yerlerinde ve toplum içinde, medeni ülkelerde rastlanan görgü kurallarının öğretilmemesidir.

Bu güne kadar, resmi ve özel kanalların kaç tanesinde, kaç program, halk yararına bir amaçla vizyona kondu? Bunu hep beraber bir düşünelim...

Oysa ki, böyle bir yarışma programında halkımız şu konularda doğru eğitim alabilir ve görgüsünü de geliştirebilirdi;

 Menü düzenleme becerisi,
 Doğru alışveriş yapma kuralları,
 Yemek hazırlama sanatı,
 Mutfak araç ve gereçlerini tanıtma,
 Zamanlama yapma,
 Masa düzenleme görgüsü,
 Yemek yeme ve takım kullanma kuralları,
 Servis yapma incelikleri ve boşların toplanması,
 Farklı yemek, salata ve deserleri tanıma ve öğrenme,
 Konuk ağırlama kuralları,
 Sosyal ilişkileri geliştirme,
 Yaratıcılık, v.s. gibi...

Ev kültüründen apartman kültürüne, köy kültüründen kent kültürüne geçme sancıları içinde olan halkımız arasında, yukarıda sıraladığım tüm hususlar ya bilinmiyor, ya eksik biliniyor veya yanlış bilgilerle donanmışlar.

Böyle bir program, kamu kuruluşlarının destek ve gözetimi altında yapılsaydı, halkımızın doğru bilgilere ulaşması, dolaylı yollardan görsel olarak eğitilmesi ve görgü kazanması da sağlanmış olunacaktı. Gelişmiş ülkelerde halkı eğitmenin ve belirli bir konuda hazırlamanın yollarından birisi de medyanın doğru olarak kullanılmasıdır.

Tabii, tren kaçmış değildir. "Zararın veya yanlışın neresinden dönülse kardır" ilkesi bu program için de geçerlidir.

Bu programın yarışmacılarının birbirlerine puan vermeleri düşüncesi bir fiyaskodur, şamatadır. Sanki, programın amacı, katılımcıları dürüstlüğe değil de, birbirlerinin ayağını kaydırmaya, yalan söylemeye itmeye, doğru olanları da karalamaya, sahte samimiyet ve dostluk kurmaya özendirilip, programlanmaktaymış, izlenimini veriyor.

Yarışma programının konusu iyi düşünülmüş, ancak, hiçbir yarışma programında yarışmacılar birbirlerine puan vermezler. Verirlerse doğru yönlendirme olmaz, kaos olur. Bu programda ise, insanları serbest bıraksanız, birbirlerinin gözlerini oyacaklar gibi. Halkımız, yukarıda sıraladığım hususların hiçbirisi ile eğitilmemektedir.

Ayrıca, puan verme, bir bilgi, birikim ve uzmanlık konusudur. Puan konusunda, konunun uzmanları jüri olarak seçilmeli idi. Veya yarışmacılar, kendi evlerinde, uzmanların bulunduğu bir masaya hizmet götürmeli idiler. Tabii, uzmanların yorumları da tüm Türkiye için eğitim ve görgü kazanımı olabilirdi.

Katılımcıların her konudaki tenkitleri ve tenkit kriterleri bir bilgi birikimi ve tekniğe değil, görgü yanlışlığına, ayak kaydırmaya ve dedikoduya dayanıyor. Yarışmacıların hepsi de kendisini uzman kabul ediyor ve çoğu zaman yanlışlar savunuluyor.

Halkımız arasında zaten eksik olan veya bilinmeyen veya yanlış bilinen tüm görgü kuralları, bu programın içeriği ile, insanların kafasının daha da karışmasına neden olunuyor.

Dedikoduya zaten çok yatkın olan ülkemiz halkı, bu program sayesinde dedikodu tekniklerini de öğrenmektedir.

Dedikodu, insanları birbirine düşüren çok kötü bir alışkanlıktır. Dedikodu yüzünden aileler, sevgililer ve iş arkadaşları arasına soğukluk, kırgınlık ve ayrılıklar girebiliyor.

Program yapımcılarının bu programın kurallarını yeniden belirlemelerinde yarar var düşüncesindeyim.

Amaç; hem para kazanmak, hem eğlendirmek ve hem de eğitici olmak olmalıdır.

Ne, programın amacını aşmasına izin vermeli ve nede toplumu dejenere edebilecek yaklaşımlara kucak açmalı...

K. Ünsal BARIŞ

Hiç yorum yok: